2 Mar 2014

Hüsnü Arkan - Menekşeler Atlar Oburlar

“Anımsamak ve pişman olmamak; anlıyorum ki, Tanrı’yı içimde ağırlamanın biricik yolu bu.” (s.8)

“Kendimi okyanusun ortasında kalmış küçük bir kayık kadar yalnız ve boş hissediyordum. Ama umutluydum. Birilerinin, bir şeylerin gelip ruhumu dolduracağına, bir gün mutlaka karayı göreceğime inanıyordum.” (s.10)

“Sözcükler de köprüydü. Her sözcük uzun, her sözcük dardı. Üstlerine basıyordum, yüksekteydim, sallanıyordum. Ayaklarım titriyor, düşmekten korkuyordum.” (s.11)

“Dünya büyük bir tımarhaneydi; anlatacak çok şey vardı.” (s.31)

“Yaşam zıplamak gibi bir şeydi. İnsanın kendi içine doğru zıplamasıydı. Her zıplayışta düşmesi ve düşmeyi bir türlü kanıksayamamasıydı.” (s.39)

“Sınırlarımı bilen bir çocuktum ben. Belki de bu yüzden, daha sonraları yaşamın çizdiği sınırları hep ciddiye aldım ve her yanlışımda bir kez daha kendi içime gömüldüm.” (s.44)

“Giderek kendime yakıştırdığım bir hüznüm vardı. Bunun özel bir şey olduğuna inanıyordum; boşluğa düşmek ve boşlukta kalmak gibi bir şey.” (s.45)

“Okulda sanki herkes kaybolurdu. Sıralarda oturmuş çocuklar, kokulu silgilerle çocukluklarını silerlerdi.” (s.50)

“Zaman unutturuyor. Zaman kadınları daha kadın, erkekleri daha erkek yapıyor.” (s.53)

“Her kadın bir yerde ölür diyordu, Çirkin Kral. Her kadın bir yerde ölüyordu. Her erkek, içinde kadınlardan kalmış şeyleri öldürerek büyüyordu.” (s.58)

“Hiçbir zaman bulunduğu yerde olamıyor insan, hep başkalarının gördüğü yerde oluyor.” (s.80)

“Anlamsızlığın bir anlamı vardı, bir adı vardı; hayat diyorlardı buna. Her sıradan sözcük gibi, içine girince, yineleyince bir şey ifade etmiyordu. Sıradan olmayan sözcükler arıyordum. Yoktu. Çevremdeki insanlar, sözcükleri kendilerini iyi hissetmek, çıldırmamak için kullanıyorlardı. Aslında hepsi de evreni saran boşluğa aittiler ama bunu kabul etmektense, o boşluğa bir anlam yükleyip, varlıklarını birbirlerine onaylatmayı yeğliyorlardı.” (s.89)

“Aşk unutturuyor dedim içimden. Aşk bütün kapıları açık bırakıyor.” (s.169)

“Başka bir şeye sahip değilse, insan yalnızca hüzünle de idare edebiliyor.” (s.175)