1 Oca 2014

Buket Uzuner - Kumral Ada Mavi Tuna

“Akıl, aşk ve can! Bu üçü üçgendir. Her derde çare her yaraya merhemdir.” (Mevlana)

“Dışarıda birileri ölürken, hiçbirimizin içi temiz kalamazdı.” (s.17)

“Onu ilk gördüğümde yaşantımda çok önemli bir yer tutacağını sezmiştim. Bu tıpkı bir filmin daha ilk karesinden bütününü kavramak, sonunu tahmin etmek gibi bir duyguydu.” (s.63)

“Zamanın geriye doğru akması huzursuzluğa neden olur.” (Nietzsche)

“Belki de insanoğlu ve insankızının kırmızı renge olan tutkusu ölüme kafa tutuşun bir simgesi olarak ortaya çıkmıştı. Kanın rengi sarı ya da yeşil olsaydı, tutkunun rengi de kırmızı olmayacaktı belki.” (s.65)

“Yazar, insan denen hayvanların en yalnızıdır.” (Lawrance Durrell)

“Bence sen dünyadan bile güzelsin Ada!” (s.165)

“Bakışlarını kaldır ama bakma bana...” (Ingeborg Bachmann)

“O gözlerini yumunca yeryüzündeki bütün yeşiller, sarı ve kahverengi ışıklar kayboldu. Yeşildeki mavi yüzünden olmalı, maviler de silikleşti.” (s.213)

“Onu ele geçirmek yalnızca güç değildi, aynı zamanda insafsızlıktı, çünkü ele geçirilince eriyip kaybolacağı besbelliydi.” (s.232)

“Düşlerimde bile kendimim!” (s.253)

“Çocuktum ve çocuklar sahip oldukları şeylerin nasıl kazanılacağını hiç bilmezler. Çocukluk böyle yaşandığı zaman güzeldir.” (s.254)

“Yeni hayat başlıyor. Eyvahlar olsun, bundan böyle sık sık derde girecek başım!” (Alighieri Dante)

“Yorgun gülümsedi. O zaman hüzün saçıldı her yana. Üstüme bulaştı. Elledim. Kumral renkteydi.” (s.282)

“Dünya hızla değişiyor oğlum ve  zaman denen insafsız şey insanın yirmi beş yaşından sonra öyle hızla geçip gitmeye başlıyor ki, akıllara selamet! Bir bakıyorsun yaşlanıvermişsin. Sıkıca tutmadığın şeyler akıp gidiveriyor ellerinden. Hatta... Bazen sımsıkı tuttukların bile...” (s.341)

“Bir kadın her erkeği farklı sever ve her kadın bir yaşamda pek çok erkeği birden sever. Biliyor musun, kadınların başka şansı yoktur Tuna. Çünkü erkekler... Çünkü erkekler sürprizsizdirler...” (s.366)

“Ne zaman çalışan bir aletin yanan kırmızı düğmesini görsem, kucağımda yarı çıplak otururken öptüğüm Ada’nın lezzetli dudaklarını anımsarım.” (s.372)

“Savaş kimseyi galip çıkarmaz öğretmen. Canlı kalanların tümü yenilmiştir aslında.” (s.385)

“Kim yaşamı tamamen düzene sokabilmiş ki? Düzene girecek bir şey midir yaşam? Her an her şeyin olası olduğu, sahiplenilmiş hiçbir aşkın soluk alamadığı, süreklilik denen şeyin delik deşik edildiği bir zaman tünelinde, yaşamı düzene sokmak ne demektir Allah aşkına? Kim uydurur bu kavramları ve salar toplumun üstüne?” (s.414)

“Tuhaf değil mi, duyguların kıkırdaktan yapıldığını sanırdım ben. Oysa kemiklerimi kırdılar.” (s.464)