“Uçakları severim ben. Bana öyle geliyor ki duyguların
doruğunda olduğunda kalbe uyum sağlayabilecek tek ulaşım yolu uçmaktır.” (s.17)
“Mektuplarını bütün kitaplardan daha çok seviyorum.”
(s.24)
“Doğruyu söylemeden doğruyu söylemenin bir yolunu bulmalıyım.
Aslında edebiyat da bu değil mi zaten? Gizlice gerçeği söyleyen zekice bulunmuş
yalanlar değil mi?” (s.39)
“Fiziksel bir şey, sana mektup yazarken parmaklarımda
sana olan aşkımı hissedebiliyorum. Kişinin birine olan sevgisini sadece
kafasında değil, bedeninin yaşayan herhangi bir parçasında hissetmesi ne müthiş
bir şey. Yazmak, öpüşmek kadar güzel değil, hatta biraz yavan, yalnız ve
hüzünlü; ama hiçbir şey yapmamaktan iyidir.” (s.39)
“Canım, tıpkı ipek iç çamaşırlar gibi hem beynine hem de
ruhuna hitap edebiliyorsam ne mutlu bana.” (s.43)
“Önce senin beni sevdiğin gibi sevdim seni, sonra da
kendimce sevdim.” (s.44)
“Yaşam benim için hiçbir zaman kolay olmadı; yine de her
zaman mutlu oldum, kim bilir belki de mutlu olmayı çok fazla istediğimdendir.
Yaşamı öyle çok seviyorum ki, bir gün öleceğimi düşünmekten nefret ediyorum.
Öyle aç gözlüyüm ki, yaşamdan her şeyi istiyorum; hem kadın hem erkek olmak
istiyorum, hem bir sürü arkadaşım olsun, hem de yalnız kalabileyim istiyorum.”
(s.45)
“Bilirsin ben gösterişe düşkün değilimdir; sadece ekmek,
patates, su ve aşkla yaşayabilirim.” (s.56)
“Aşkın sadece seni seviyorum demekten fazla bir şey
olduğunu, gerçeği söylemeye çalışmanın da aşk olduğunu hissedebiliyor musun?”
(s.57)
“Seni olduğun gibi öyle seviyorum ki. Hayattaki hırsını
yine de sakin oluşunu, hiç bitmeyen arzunu, sabrını, hayattan çok fazla bir şey
beklemeyişini; yine de çok fazla şey elde edişini çok seviyorum; çünkü öylesine
insansın ki, öylesine insansın ki!” (s.68)
“Evet, senin dediğin gibi birbirimizi bu denli sevdiğimiz
için çok şanslıyız. Göğsümde böylesine genç bir kalp çarptığı için çok
şanslıyım. Sanki on beş yaşımdaymışım gibi senin yüzünden acı çekebilir, senin
sayende mutlu olabilirim. İşten gençlik bu! Acıya dayanabilme, mutlu olabilme
gücü gençlik!” (s.75)
“Bir defasında bana bir çocuk mu yoksa olgun bir kadın mı
olduğumu sormuştun. Kendimi çocuksu hissetmiyorum; ama çok olgun olmadığımdan
da eminim. Olgun bir kadın seni böyle delicesine özlemezdi.” (s.78)
“Aslında galiba ben bazı şeyleri fazla, hem de gereğinden
fazla ciddiye alıyorum. Mesela aşkı, nefreti, arkadaşlığı, ölümü, iyi kitapları
ve tabloları, bazılarının kötü, bazılarınınsa iyi kalpli oluşunu ve bazı
insanlara yapılan haksızlıkları. Bazı şeyleri fazlasıyla ciddiye almak, başka
şeylerin gerçekten önemsiz görünmesine sebep oluyor. Kendi yaşamım bana çok
önemliymiş gibi görünüyor; çünkü bu dünyada sahip olduğum başka hiçbir şey yok.
Bir gün öleceğimi biliyorum, bu yüzden insanların ne düşündüğü benim için
önemli değil. Fakat yaşadığım sürece gerçekten tutkulu olabilir ve bazı şeyleri
fazlaca önemseyebilirim, taa yürekten...” (s.87)
“Niye böyle hissettiğimi sana hiç anlatmadım; çünkü aşk
anlatılabilecek bir şey değil.” (s.102)
“Ben bir erkekten niye hoşlanırım ya da bir erkeği niye
severim bir türlü sebebini bulamıyorum, genelde hepsi tuhaf insanlar oluyor.”
(s.352)
“Kuşlar, sincaplar ne yapıyorlar kışın? Hoşçakal Nelson,
sevgilim. Sen her zamanki gibi değerlisin benim için, kendim kadar değerlisin.”
(s.466)
“Seni hiç unutmasam da içimin böyle sızlamasını
unutmuşum. Aslında seni artık hatırlıyorum. Yani demek istediğim artık
yaşadığım hayata değil de hatırladığım hayata aitsin. Belki de bu yüzden artık
sana yazmak istemiyorum. Bir anıya mektup yazılmaz ki.” (s.534)
“Uzaklara hayalet gibi balık tutmaya gitmen gerekse bile
hemen cevap yaz. Benim için hiçbir zaman bir hayalete dönüşmeyeceksin.” (s.586)