16 Eki 2013

Simone de Beauvoir - Aşk Mektupları


“Uçakları severim ben. Bana öyle geliyor ki duyguların doruğunda olduğunda kalbe uyum sağlayabilecek tek ulaşım yolu uçmaktır.” (s.17)

“Mektuplarını bütün kitaplardan daha çok seviyorum.” (s.24)

“Doğruyu söylemeden doğruyu söylemenin bir yolunu bulmalıyım. Aslında edebiyat da bu değil mi zaten? Gizlice gerçeği söyleyen zekice bulunmuş yalanlar değil mi?” (s.39)

“Fiziksel bir şey, sana mektup yazarken parmaklarımda sana olan aşkımı hissedebiliyorum. Kişinin birine olan sevgisini sadece kafasında değil, bedeninin yaşayan herhangi bir parçasında hissetmesi ne müthiş bir şey. Yazmak, öpüşmek kadar güzel değil, hatta biraz yavan, yalnız ve hüzünlü; ama hiçbir şey yapmamaktan iyidir.” (s.39)

“Canım, tıpkı ipek iç çamaşırlar gibi hem beynine hem de ruhuna hitap edebiliyorsam ne mutlu bana.” (s.43)

“Önce senin beni sevdiğin gibi sevdim seni, sonra da kendimce sevdim.” (s.44)

“Yaşam benim için hiçbir zaman kolay olmadı; yine de her zaman mutlu oldum, kim bilir belki de mutlu olmayı çok fazla istediğimdendir. Yaşamı öyle çok seviyorum ki, bir gün öleceğimi düşünmekten nefret ediyorum. Öyle aç gözlüyüm ki, yaşamdan her şeyi istiyorum; hem kadın hem erkek olmak istiyorum, hem bir sürü arkadaşım olsun, hem de yalnız kalabileyim istiyorum.” (s.45)

“Bilirsin ben gösterişe düşkün değilimdir; sadece ekmek, patates, su ve aşkla yaşayabilirim.” (s.56)

“Aşkın sadece seni seviyorum demekten fazla bir şey olduğunu, gerçeği söylemeye çalışmanın da aşk olduğunu hissedebiliyor musun?” (s.57)

“Seni olduğun gibi öyle seviyorum ki. Hayattaki hırsını yine de sakin oluşunu, hiç bitmeyen arzunu, sabrını, hayattan çok fazla bir şey beklemeyişini; yine de çok fazla şey elde edişini çok seviyorum; çünkü öylesine insansın ki, öylesine insansın ki!” (s.68)

“Evet, senin dediğin gibi birbirimizi bu denli sevdiğimiz için çok şanslıyız. Göğsümde böylesine genç bir kalp çarptığı için çok şanslıyım. Sanki on beş yaşımdaymışım gibi senin yüzünden acı çekebilir, senin sayende mutlu olabilirim. İşten gençlik bu! Acıya dayanabilme, mutlu olabilme gücü gençlik!” (s.75)

“Bir defasında bana bir çocuk mu yoksa olgun bir kadın mı olduğumu sormuştun. Kendimi çocuksu hissetmiyorum; ama çok olgun olmadığımdan da eminim. Olgun bir kadın seni böyle delicesine özlemezdi.” (s.78)

“Aslında galiba ben bazı şeyleri fazla, hem de gereğinden fazla ciddiye alıyorum. Mesela aşkı, nefreti, arkadaşlığı, ölümü, iyi kitapları ve tabloları, bazılarının kötü, bazılarınınsa iyi kalpli oluşunu ve bazı insanlara yapılan haksızlıkları. Bazı şeyleri fazlasıyla ciddiye almak, başka şeylerin gerçekten önemsiz görünmesine sebep oluyor. Kendi yaşamım bana çok önemliymiş gibi görünüyor; çünkü bu dünyada sahip olduğum başka hiçbir şey yok. Bir gün öleceğimi biliyorum, bu yüzden insanların ne düşündüğü benim için önemli değil. Fakat yaşadığım sürece gerçekten tutkulu olabilir ve bazı şeyleri fazlaca önemseyebilirim, taa yürekten...” (s.87)

“Niye böyle hissettiğimi sana hiç anlatmadım; çünkü aşk anlatılabilecek bir şey değil.” (s.102)

“Ben bir erkekten niye hoşlanırım ya da bir erkeği niye severim bir türlü sebebini bulamıyorum, genelde hepsi tuhaf insanlar oluyor.” (s.352)

“Kuşlar, sincaplar ne yapıyorlar kışın? Hoşçakal Nelson, sevgilim. Sen her zamanki gibi değerlisin benim için, kendim kadar değerlisin.” (s.466)

“Seni hiç unutmasam da içimin böyle sızlamasını unutmuşum. Aslında seni artık hatırlıyorum. Yani demek istediğim artık yaşadığım hayata değil de hatırladığım hayata aitsin. Belki de bu yüzden artık sana yazmak istemiyorum. Bir anıya mektup yazılmaz ki.” (s.534)

“Uzaklara hayalet gibi balık tutmaya gitmen gerekse bile hemen cevap yaz. Benim için hiçbir zaman bir hayalete dönüşmeyeceksin.” (s.586)