“Kendini, kendinle hırpalıyordun.” (s.12)
“Bir şeye ad vermek, onu kendine alışmaya zorlamaktır.”
(s.18)
“Düne kadar sadece hissederek yaşardın. Bir önceki günün
hissini anımsayarak benzer bir şey hissetmek üzere alesta bekler, önceki
zamanlardaki hislerinin hatırasıyla kendinin karbon kopyası olurdun.” (s.24)
“Hisler düşünceyi tetiklemediğinde hissedilmiş olanı
hissetmekten başka elden bir şey gelmiyor.” (s.24)
“İnsanın olmadığı haliyle kusursuzluğa özendiği bu viran
çağdan, olduğu haliyle kusursuzluğa eriştiği olası bir çağa sıçrayalım seninle.
Herkesin anladığı dilden konuşan peygamberlerin henüz türemediği, hiçbir tanrı
buyruğunun yazılmadığı, Gılgamış’tan başka kimsenin ölümsüzlüğe yeltenmediği,
insanın yediği kadar avlandığı çağdışı bir çağ olsun söz gelimi. Madem
yerimizde duramıyoruz bir sesli bir sessiz iki harf gibi yanyana, dokunaklı bir
çığlığın hecesi olalım ikimiz.” (s.25)
“Anlatılara düşkünlüğün, varoluşsal ıstırabındandır.
Yaratılan misal alemiyle teselli bulmak için.” (s.29)
“Ah bir görsen beni, uzansan... Hiç değilse bir eksik
parçana dokunmuş gibi olacaksın.” (s.30)
“Dilekte bulunmak, kendini tasarlamayı bırakmaktı.”
(s.30)
“Burada durmuş hayatla arandaki uzaklığı ölçüyorsun.”
(s.69)
“Yavaşlığın büyümeni hızlandırıyor aslında. Bazen ağaçtan
uzayan bir sürgünü ilgiyle seyrederken varoluşu iliklerinde hissediyor,
hissettiğin an yitirmiş oluyorsun varlığını. Işık çakımı varlık... Bir an için
alev alev tutuşuyor, dumanlı izini bırakıyorsun geride. Beni hep arkanda
unutuyorsun. Ama o geçit vermeyen ağırbaşlılığın yok mu, ah o koçbaşların
açamadığı sur kapıların, en çok buna içerliyorum. Keşke saçmalığı kotarabilsen
hayattan.” (s.96)
“Bir tanrıyı kendisi istemedikçe göremezsiniz.” (s.98)
“Seni uyumak zor. Hele beni düşündüğünü düşlemek, kendi
alemimin kuytusundan yaşantını gözlemek eziyete dönüşüyor bazen. Sen zamanı
eyliyor, ben burada kaburgalarının içine sıkışmış, günden güne ciğerine işleyen
bir yara gibi zamanı içiyorum.” (s.103)
“Hayal kurmak kalbe yapılan bir muamele sadece. Şimdiki
zamanı yerli yerine oturtan insanca bir tahammül biçimi.” (s.138)