13 Ara 2012

Simone de Beauvoir - Başkalarının Kanı


“Helen’in ölümü benim yaşamıma giriyor ama ben onun ölümüne giremiyorum.” (s.15)

“Yüreğiyle aklının kınadığı her şeyi aceleyle savunuyordu: babamı, evliliği, kapitalizmi. Çünkü yanlışlık kurumlarda değil, varlığımızın derinliklerindeydi. Bir köşeye sığınıp, kendimizi olabildiğince ufaltmak zorundaydık.” (s.18)

“Marx’a hayranım. Çünkü insanlardan verileni değil, kendi aldıklarını kabul etmelerini istiyor.” (s.20)

“Siz kitap okumayı seviyorsunuz. İyi bir kitap kadar insanı kendinden uzaklaştıran hiçbir şey yoktur.” (s.65)

“Siyaset, insanlara dıştan eylemde bulunma sanatıdır; insanlığın bir bütün olarak kendi içinde örgütlenebildiği gün, siyasete hiç gerek kalmayacaktır.” (s.68)

“Senin mutluluğun için gerekliyim dedi Helene. Ama yaşamın için gerekli değilim.” (s.92)

“Sizi böylesine güçlü kılan da bu; öyle kendinize yeterlisiniz ki, sanki kendi kendinizi yaratmışsınız gibi geliyor bana.” (s.115)

“Sevilmek pek zevkli değil, insanın sevebileceği birisini bulması daha güzel.” (s.116)

“İnsanlar özgürdür dedim. Ama herkes yalnızca kendisi bakımından özgürdür; onların özgürlüklerine ne dokunabiliriz, ne başlarına gelecekleri bilebiliriz, ne de onlardan özgür davranmalarını isteyebiliriz. Bana üzüntü veren şey de bu; kişinin kendine özgü değeri yalnızca kendisi için vardır, benim için değil: yalnızca dış görünüşüne erişebilirim onun; ben de anlamsız bir dış görünüşten başka bir şey değilimdir onun için, olmayı kendim bile seçmediğim bir veri.” (s.119)

“-Onu sevmediğinizden emin misiniz?
  -Sevgi değil bu.
  -Ama belki de siz başka türlü sevemiyorsunuz.
  -Belki ama bu bir şeyi değiştirmez.  Onun sevgi dediği bu değil.” (s.134)

“Sen kendini doldurmaktan hoşlanıyorsun. Herkes tamam olanı arıyor, çevrene bir bak: yanlarında somut bir şey duyabilsinler diye kaldırımın ortasından kaçarak duvar diplerine sokulan ne çok kişi var; bazıları sanki bir gitarın tellerine dokunuyorlarmış gibi, ellerini parmaklıklar boyunca sürüyorlar. Nesnelere dokunmak kadar kesinlik taşıyan hiçbir şey yok.” (s.136)

“Yaratmak kişinin varlığını dile getirme çabasıdır; ama önce biz varolmalıyız. Bu büyük bir çaba. Benlikle bağlantı kurmanın bir yolunu bulmak gerek.” (s.137)

“Bu çeşit insanlar korkunçtur. Zamanı yitirmek istemezler, armağanları yitirmek, parayı yitirmek istemezler. Ve bir şey yitirmemekle ne kazanacaklarını hiç ama hiç sormazlar kendilerine.” (s.138)

“Hasta değilim. Hasta olsaydım iyileşebilirdim. Hayır. Ama yaradılışımda eksik bir şey var, bu da iyileşmiyor.” (s.160)

“-Birbirini sevmek de o kadar doğal bir olay değil. Senin benim için tek olduğunu düşünmek ne tuhaf. Bu bir sanrı değil, öyle değil mi? Sen teksin.
  -Buna sen karar veremezsen kim verebilir? Gerçekten de sevginin en güzel yanı bu: onu biz gerçek kılıyoruz.” (s.168)