8 Tem 2012

Marguerite Duras - Yazmak

“İnsan ancak evin içinde yalnız. Ve kendinin dışında değil, içinde. Parkta kuşlar var, kediler. Ama bir kez de bir sincap, bir gelincik. İnsan parkta yalnız değil. Ama evin içinde öyle yalnız, öyle yalnız ki ara sıra kayboluyor.” (s.15)

“Kitap yazan birinin, çevresindeki öteki insanlarla arasına her zaman bir mesafe koyması gerekir. Yalnızlıktır bu.” (s.16)

“Yalnızlık hazır bulunmaz, oluşturulur. Yalnızlık, yalnız başına oluşturulur. Ben öyle yaptım. Çünkü orada yalnız olmam, kitap yazmak için yalnız kalmam gerektiğine karar vermiştim. İşte böyle oldu.” (s.18)

“Yalnız; hayır, yalnız değildim, o dönemde bir erkekle birlikteydim. Birbirimizle konuşmuyorduk ama. Ben yazmayı sürdürdüğüm için, kitaplardan söz etmekten kaçınmak gerekiyordu. Erkekler bunu kaldıramıyor: yazan bir kadın. Erkek için katlanılmaz bir şey bu.” (s.19)

“İstediğimi istediğim kadar söyleyeyim, insanın neden yazdığını ve nasıl olup da yazmadığını hiç bulamayacağım.” (s.19)

“Ben evde yazarken, benimle birlikte her şey yazıyordu. Yazı her yerdeydi.” (s.24)

“Yazı, yabanıl kılıyor insanı. Yaşam öncesi bir yabanıllığa ulaşıyorsunuz. Ve size her seferinde aşina geliyor; ormanların yabanıllığı bu, zaman kadar eski.” (s.24)

“Tuhaf kişidir yazar. Bir çelişkidir, aynı zamanda da bir anlamsızlık. Yazmak, konuşmamaktır da. Susmaktır, sessiz çığlıklar atmaktır.” (s.28)

“Açık bir kitap, gecedir de. Nedendir bilmem, söylediğim bu söz beni ağlatıyor.” (s.28)

“İnsan kendi özündeki yalnızlığa varıncaya kadar yalnızdır. Her zaman akıl almaz bir şeydir bu. Her zaman tehlikeli. Evet. Kendinizin dışına çıkmaya ve çığlık atmaya yeltenmenin bedelini ödersiniz.” (s.30)

“Yalnızlık, o olmadan hiçbir şey yapamayacağımız şeydir.” (s.30)

“Kendini yalnızca kendine teslim eden insanın deliliğe adım attığını düşünüyorum, çünkü o durumda önünde, kendini kişisel bir sayıklamaya, coşkuya kaptırmasını engelleyecek hiçbir şey kalmıyor.” (s.35)

“Ağlamanın bir yararı olmasa bile, insanın yine de ağlaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü umutsuzluk dokunulabilir, elle tutulabilir bir şeydir. Kalıcıdır. Umutsuzluğun anısı insanın içinde kalır. Bazen insanı öldürdüğü de olur.” (s.47)

“İnsan, içinde bir yabancıyı barındırır. Yazmak, işte o yabancıya ulaşmaktır.” (s.47)