“Anımsamak ve pişman olmamak; anlıyorum ki, Tanrı’yı
içimde ağırlamanın biricik yolu bu.” (s.8)
“Kendimi okyanusun ortasında kalmış küçük bir kayık kadar
yalnız ve boş hissediyordum. Ama umutluydum. Birilerinin, bir şeylerin gelip
ruhumu dolduracağına, bir gün mutlaka karayı göreceğime inanıyordum.” (s.10)
“Sözcükler de köprüydü. Her sözcük uzun, her sözcük
dardı. Üstlerine basıyordum, yüksekteydim, sallanıyordum. Ayaklarım titriyor,
düşmekten korkuyordum.” (s.11)
“Dünya büyük bir tımarhaneydi; anlatacak çok şey vardı.”
(s.31)
“Yaşam zıplamak gibi bir şeydi. İnsanın kendi içine doğru
zıplamasıydı. Her zıplayışta düşmesi ve düşmeyi bir türlü kanıksayamamasıydı.”
(s.39)
“Sınırlarımı bilen bir çocuktum ben. Belki de bu yüzden,
daha sonraları yaşamın çizdiği sınırları hep ciddiye aldım ve her yanlışımda
bir kez daha kendi içime gömüldüm.” (s.44)
“Giderek kendime yakıştırdığım bir hüznüm vardı. Bunun
özel bir şey olduğuna inanıyordum; boşluğa düşmek ve boşlukta kalmak gibi bir
şey.” (s.45)
“Okulda sanki herkes kaybolurdu. Sıralarda oturmuş
çocuklar, kokulu silgilerle çocukluklarını silerlerdi.” (s.50)
“Zaman unutturuyor. Zaman kadınları daha kadın, erkekleri
daha erkek yapıyor.” (s.53)
“Her kadın bir yerde ölür diyordu, Çirkin Kral. Her kadın
bir yerde ölüyordu. Her erkek, içinde kadınlardan kalmış şeyleri öldürerek
büyüyordu.” (s.58)
“Hiçbir zaman bulunduğu yerde olamıyor insan, hep
başkalarının gördüğü yerde oluyor.” (s.80)
“Anlamsızlığın bir anlamı vardı, bir adı vardı; hayat
diyorlardı buna. Her sıradan sözcük gibi, içine girince, yineleyince bir şey
ifade etmiyordu. Sıradan olmayan sözcükler arıyordum. Yoktu. Çevremdeki
insanlar, sözcükleri kendilerini iyi hissetmek, çıldırmamak için
kullanıyorlardı. Aslında hepsi de evreni saran boşluğa aittiler ama bunu kabul
etmektense, o boşluğa bir anlam yükleyip, varlıklarını birbirlerine onaylatmayı
yeğliyorlardı.” (s.89)
“Aşk unutturuyor dedim içimden. Aşk bütün kapıları açık
bırakıyor.” (s.169)
“Başka bir şeye sahip değilse, insan yalnızca hüzünle de
idare edebiliyor.” (s.175)